The WWF is run at a local level by the following offices...
- WWF Global
- Adria
- Argentina
- Armenia
- AsiaPacific
- Australia
- Austria
- Azerbaijan
- Belgium
- Bhutan
- Bolivia
- Borneo
- Brazil
- Bulgaria
- Cambodia
- Cameroon
- Canada
- Caucasus
- Central African Republic
- Central America
- Chile
- China
- Colombia
- Croatia
- Democratic Republic of the Congo
- Denmark
- Ecuador
- European Policy Office
- Finland
Sistem Tehlike Altında:
Yaban hayatı popülasyonlarının ortalama büyüklüğünde sadece 50 yıl içinde %73'lük düşüş yaşandı.
WWF ve Londra Zooloji Derneği (ZSL) tarafından iki yılda bir hazırlanan Yaşayan Gezegen Raporu çıktı. Yaşayan Gezegen Endeksi (YGE), 1970-2020 yılları arasında 5.495 türe ait yaklaşık 35.000 popülasyonun gidişatını ortaya koyuyor.
Yaşayan Gezegen Endeksi (YGE)'ne göre, dünya genelinde izlenen omurgalı tür popülasyonlarında (memeliler, kuşlar, amfibiler, sürüngenler ve balıklar) ortalama %73'lük bir düşüş oldu. Tatlı su ekosistemleri %85 düşüşle en ağır kayba uğrarken, bunu %69 düşüş ile kara ve %56 ile deniz ekosistemleri takip ediyor.
Doğadaki yok oluşun ardındaki en önemli etkenlerden birisi gıda üretimi. Habitat kaybının başlıca sebebi olan gıda üretimi aynı zamanda tatlı su kullanımının %70'inden ve sera gazı emisyonlarının dörtte birinden sorumlu.
Gıda sistemimiz başta olmak üzere farklı etkenlerin sebep olduğu habitat kaybı ve bozulması, dünya genelinde yaban hayatı popülasyonlarına yönelik olarak en fazla kaydedilen tehditken, aşırı avlanma, istilacı türler ve hastalıklar da diğer tehdit unsurları arasında yer alıyor.
Latin Amerika ve Karayipler'de yukarıdaki etkenlere ek olarak iklim değişikliğinden de olumsuz etkilenen canlı popülasyonları, bu bölgede ortalama %95'lik bir düşüş yaşadı. İzlenen yaban hayatı popülasyonlarında en sert düşüş, Latin Amerika ve Karayipler’den sonra Afrika’da %76 ve Asya-Pasifik’te -%60 kaydedildi.
Yaban hayatı popülasyonlarındaki düşüşler, artan yok olma riskinin ve sağlıklı ekosistemlerin olası kaybının erken uyarı işareti. Ekosistemler zarar gördüğünde, insanlığa sundukları yaşamsal öneme sahip temiz hava, temiz su ve sağlıklı toprak gibi faydaları sona erebilir.
İnsanlık için ciddi tehditler oluşturan tehlikeli eşik noktaları giderek yaklaşırken, önümüzdeki beş yıl içinde iklim ve doğa krizleriyle mücadele etmek için büyük bir kolektif çaba gerekiyor.
Biyoçeşitlilik, yaşayan gezegenimizin kalp atışıdır.
Biyolojik çeşitlilik, yediğimiz yiyeceklerden, hayatta kalmak için ihtiyaç duyduğumuz ilaçlardan temiz hava ve suya, ısınmak için gerekli yakıtlara ve istikarlı bir iklime kadar doğrudan ya da dolaylı olarak insan yaşamını destekler. Ekonomik sistemlerimizin, toplumlarımızın ve medeniyetlerimizin temelini oluşturur.
Biyoçeşitlilik, 'karasal ve denizel ekosistemler ile diğer su ekosistemleri ve bunların bir parçası olduğu ekolojik kompleksler de dahil olmak üzere canlı organizmalar arasındaki değişkenlik' olarak tanımlanmaktadır. Bu değişkenlik, türler ve ekosistemler içindeki farklılıkları da içerir.
ŞAHİN GAGALI DENİZ KAPLUMBAĞASI
DAĞ GORİLİ
AFRİKA ORMAN FİLİ
AMAZON PEMBE NEHİR YUNUSU
Küresel eşik noktaları, insan ve diğer birçok tür için ciddi tehditler oluşturacak, dünyanın yaşam destek sistemlerine zarar verecek ve her toplumda istikrar sorunlarına sebep olacak sınırlar.
Bilim insanları, iklim değişikliği ve ormansızlaşma nedeniyle azalan yağış miktarının, Amazonlar’daki koşulları tropikal ormanlar için elverişsiz hale getireceğine ve bölgenin eşik noktasını aşabileceğine inanıyor. Bu durum, bölgesel ve küresel hava koşullarını değiştirerek gıda üretimini etkileyebilir ve Amazonların bir karbon yutağı olmaktan çıkıp bir emisyon kaynağı haline gelmesine yol açabilir. Mercan resifleri de iklim değişikliği nedeniyle tehlike altında.
Her ağarma olayı mercanları zayıflatarak kirlilik ve aşırı avlanma gibi diğer baskılarla baş edemez hale getiriyor. Mercan resiflerinin kitlesel olarak yok olması balıkçılığı da olumsuz etkileyecek. Dalgalara, fırtınalara ve su taşkınlarına karşı tampon görevi gören resiflerin yok olması, kıyısal alanlarda yaşayan insanları bu tür etkenlere karşı savunmasız bırakacak. Söz konusu bölgelere ilişkin tehlike çanları, Amazonlarda art arda patlak veren orman yangınlarının Ağustos ayında son 14 yılın en yüksek seviyesine ulaşması ve bu yılın başlarında mercan resiflerinde dördüncü kez kitlesel bir ağarma yaşandığının teyit edilmesi sonucu çalmaya başladı.
Dünya ulusları, biyolojik çeşitlilik kaybının durdurulması ve bu olumsuz gidişatın tersine çevrilmesi (Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi), küresel sıcaklık artışının 1,5ºC ile sınırlandırılması (Paris Anlaşması), yoksulluğun ortadan kaldırılması (BM Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları) gibi iddialı küresel hedefler belirledi. Ancak ulusal ölçekte kabul edilmiş olan taahhütlerin ve sahada gerçekleştirilen eylemler, 2030 hedeflerine ulaşmak ve söz konusu eşiklerin aşılmasından kaçınmak adına yapılması gerekenlerin çok gerisinde. WWF, bütün ülkeleri, küresel ölçekte aşırı tüketimi azaltmak, hem yurt içi hem de yurt dışı faaliyetlerden kaynaklanan biyoçeşitlilik kaybını durdurarak gidişatı tersine çevirmek ve emisyonları azaltmak üzere, hakkaniyeti de gözeterek daha iddialı ulusal doğa (NBSAP) ve iklim eylem planları (NDC) geliştirmeye ve uygulamaya davet ediyor.
Bozulan doğa ve değişen iklim nedeniyle ortaya çıkacak olumsuz etkilerin birbiri ardına tetiklenmeye başlamadan önce dünyayı yeniden sürdürülebilir bir yola sokmak için önümüzde beş yıllık bir süremiz var. Başaramama riski gerçek, sonuçları ise akla hayale sığamayacak nitelikte.
Hükümetler, şirketler, kuruluşlar, bireyler, kısaca herkes varış noktasına giden yolda hangi adımları atacağına karar vermek zorunda. Adımlarımızı kökten değiştirmemiz gerekiyor. Birlikte başarmamız şart. Yaşayan tek bir gezegenimiz, tek bir şansımız var.
2024 Yaşayan Gezegen Raporu, WWF’in iki yılda bir yayımladığı küresel raporun 15. sayısı. Raporun tamamına altta yer alan linkten ulaşabilirsiniz.
RAPORU İNDİR